Okçu Paradoksu Nedir? Ağır Çekim Görüntülerle Okçu Paradoksunu Çözelim!
Önce paradoksu tanımlayalım
Okçu paradoksu – okçunun paradoksu ya da ingilizcesi ile Archer’s Paradox yeni başlayan okçuların (özellikle geleneksel okçuların) hem anlamakta hem de aşmakta zorlandığı bir konu. Konu ilk defa 1913 yılında E. J. Rendtroff tarafından ortaya atılmış. Paradoksumuzu kurmaya başlayalım.
Bir yaya oku yerleştirdiğimizde, oku yayın sağına veya soluna koyuyoruz.

Yayımızı karşıdaki hedefe doğrulttuğumuzda, okumuz o yöne bakmadığı halde nasıl oluyor da hedefi vurabiliyor?

B – Yayın baktığı yer
C – Okun baktığı yer
Aslında bunun çok basit bir cevabı var
Paradoksu oluşturan şey, okları bir doğru gibi düşünmemiz. Aslında oklar bükülüyor! Bu sebeple bükülen oklar kabzanın etrafından dolaşıp kıvrıla kıvrıla hedefini buluyor.

Bir de ağır çekimde izleyin
O zaman tekrar tanımlayalım. Okçu Paradoksu nedir?
Okçu Paradoksu, yay ile okun farklı yerlere baktığı halde okun hedefi bulması durumudur. Bu paradoks günümüz teknolojileri sayesinde çözülmüştür.
Genel olarak okçular, okçu paradoksundan bahsederken okun hedefi bulması durumdan değil, okların kıvrılarak gitmesini kastederler. Yazımızın devamında da bu şekilde anlatacağız.
Okçu paradoksunun bize zararı nedir?
Okların eğilip bükülebilmesi sayesinde bugün okçuluk yapabiliyoruz. Fakat bu aynı zamanda bizim için bir dezavantaj oluşturuyor. Kıvrılan okun kıvrılma oranına göre ok hedefinizden sapabilir. Bu sapma bir santimetre olsa bile yarış kaybettirir.
Çünkü yarışta siz bir santim kaçırıp düşük puan alırken, rakibiniz…
Bu sorunu nasıl aşarız?
Modern okçuluk yapanlar için aslında okçu paradoksu minimuma indirgenmiş durumda. Çünkü olimpik ve makaralı yayların kabzalarında okun düz çıkabileceği bir eğim bulunuyor. Bu “center shot” teknolojisi okun daha hızlı ve rahat çıkmasını sağlıyor. Fakat aşağıdaki giften de görebileceğiniz gibi sorun tamamen çözülemiyor.
- Bu olumsuz durumu minimuma indirmeye çalışmak için yayınız ile okunuzun spine değeri birbiri ile uyumlu olmalı. Spine değeri hakkında ayrıntılı bilgi için sizi şuraya alalım.
- Tekniğiniz düzgün olmalı. Özellikle olimpik yaylarda iple yayı düşürme hareketi okun yaya olabildiğince az temas etmesini sağlıyor.
- Geleneksel okçulukta parmakla çekenler okçu paradoksundan en çok etkilenenler. Türk okçuluğunda kullandığımız zihgir sayesinde üç parmağa oranla daha az etkileniyor. Aynı zamanda hatra(khatra) usülü ile atış yaparsanız bu da paradoksu aşmanıza yardımcı olacaktır.
Makaralı yaylar okçu paradoksundan en az etkilen yaylar.
Çok yüksek bir hıza (FPS) sahip olmaları, tetik kullanılarak atılmaları (kirişe minimum temas) ve genelde kullanılan okların spine değerinin düşük olması makaralı yayların atışlarda bu durumdan diğer yaylara göre daha az etkilenmesini sağlıyor. Drop Away ok yatakları da bu konuda büyük yardımcı oluyor.
In it something is. Earlier I thought differently, thanks for the help in this question.
Any time, we’re here to help 🙂
Bu paradoks avcılık için kullanılan sert metal oklarda da geçerli mi yoksa o oklar mızraklar gibi düz mü ilerliyor. Eğer geçerliyse oklar neden yamulmuş bir şekilde kalmıyor.
Her okun uçabilmesi ve isabetli bir şekilde hedefe ulşabilmesi için belli bir hafifliğe ve esnekliğe sahip olması gerekiyor. Avcılık için de genelde ağır yaylara dayanabilecek sertlikte oklar kullanılıyor. Bu oklar sert olmalarına rağmen hala içeriğimizde gösterdiğimiz kıvrılma yeteneğine sahip. Yani av okları her ne kadar öyle gözükse de mızrak gibi düz değil, her ok gibi kıvrılarak ilerliyor 🙂
Eğer yayın ağırlığına uygun sertlikte bir ok kullanılmazsa alüminyum oklarda yamulma riski de bulunuyor.